İnancın dağları yerinden oynatabileceği söylenir.
Endonezya'da Müslümanlar, gezegenin kırılgan ekolojisini korumak için elinden geleni yapıyor; Kuran'dan dersler çıkararak 'çevre cihadı' adını verdikleri bir kampanya başlatıyorlar.
Güneydoğu Asya ülkesi, dünyadaki Müslüman nüfusun yüzde 13'üne ev sahipliği yaparak dünyanın en kalabalık Müslüman ülkesi konumunda bulunuyor.
Ülke, yıllar boyunca doğanın hızla tahribatı ve dünyayı kasıp kavuran iklim krizi nedeniyle ciddi doğal afetlerle karşı karşıya kaldı.
Bu sahneye, kendilerini doğayı korumakla görevli Tanrı'nın vekilleri olarak gören imamlar da dahil olmak üzere aktivistler ve çevreciler de katıldı.
Ülkenin en üst düzey Müslüman dinî kurumu olan Endonezya Ulema Konseyi de bu yılın başlarında yayınladığı 'fetva' ile inananları dürttü ve çevreye zarar veren ve iklim krizine katkıda bulunan tüm eylemleri İslam'da yasak olan 'haram' olarak ilan etti.
“İslami değerlere göre, dünyaya özen göstermek ve onu korumak için harekete geçmeliyiz çünkü biz bu dünyanın halifeleriyiz (koruyucularıyız). Bu yüzden bir görevimiz var: halife olarak, Dünya'ya özen göstermeli ve onu korumalıyız,” diyor çevreciliği teşvik eden ve gençleri iklim değişikliği konusunda eğiten bir organizasyon olan Enter Nusantara'nın genç kurucusu Elok Faiqotul Mutia.
Kuran'ın, insanlığın Dünya'nın koruyucusu olarak sorumluluğuna vurgu yapması, onun çevre sorumluluğunu üstlenmesini “kutsal bir görev” haline getirir.
Yirmili yaşların başındaki Mutia, TRT World'e yaptığı açıklamada, kuruluşunun ülkedeki iki büyük İslami örgüt olan Nahdlatul Ulama ve Muhammadiyah ile iş birliği yaparak çeşitli çevre projelerinde yer aldığını söyledi.
Muhammadiyah'ın çevre konseyinde çalışan bir diğer genç aktivist Hening Purwati Parlan, örgütün 1000 Cahaya – 1000 ışık – adlı “camilerde, okullarda ve İslami yatılı okullarda bir çevre bilinci hareketi” başlattığını söylüyor.
Parlan, TRT World'e yaptığı açıklamada, tarım, atık yönetimi ve ormancılık gibi çeşitli İslami kuruluşlarla iş birliği yaparak Muhammadiyah'ın iklim sorumluluğunu teşvik etmek için toplumsal erişim ve savunuculuk faaliyetlerinde aktif olarak yer aldığını söyledi.
Muhammadiyah, çevre eğitimini okullar, üniversiteler ve toplum programlarından oluşan geniş ağına entegre ederek Endonezya toplumunda dünyaya karşı sorumluluk duygusunu aşılamada önemli bir rol oynuyor.
Kâr amacı gütmeyen bir kuruluşun kurucusu ve genç bir çevre danışmanı olan Ranitya Nurlita, Endonezya Eğitim ve Kültür Bakanlığı'nın da çevreciliği, öğrencilerin erken yaşlardan itibaren öğrenme deneyimlerinin temel bir parçası olarak gördüğünü söylüyor.
Müfredat geliştirme yoluyla İslami eğitim kurumları, özellikle yatılı okullar, ekolojik eğitimi ve sürdürülebilir uygulamaları programlarına entegre etmeye başlamıştır.
Biyoloji, coğrafya ve din bilimleri gibi dersler çevresel temaları içerecek şekilde tasarlanmıştır.
Çevresel tahribat artık sıradan bir sorun olmaktan çıkıp iklim krizi boyutuna ulaştığı için, olağan yöntemlerle ele alınamıyor.
Bunun yerine, bu konuya daha fazla ruhla, daha fazla işbirliğiyle ve daha fazla eylemle yaklaşılmalıdır; bu, eko-aktivistler için “çevre cihadı”dır.
Birçok okulda öğrencilerin ağaç dikimi, geri dönüşüm, atık yönetimi, organik tarım ve temizlik kampanyalarına katıldığı eko-kulüpler ve çevre programları da başlatıldı.
Genç Müslümanlar, ekosistemlerin dengesini ve tüm canlıların refahını koruyarak sürdürülebilir ve çevre dostu uygulamaları benimsemeye teşvik edilir. Tüm yaşamı Yaratıcı ile bağlayan tevhid ilkesi tarafından yönlendirilirler.
Nurlita, Ulema Meclisi'nin fetvasının İslam'da insan-Tanrı, insan-insan, insan-tabiat ilişkilerinin önemini vurguladığını söylüyor.
Aktivist, dinin bir kule olmaması gerektiğini, bunun yerine günlük yaşamın içine entegre edilmesi gerektiğini vurguluyor.
İtici güç olarak inanç
En büyük örneklerden biri, Güneydoğu Asya'nın en büyüğü olan ulusal Büyük İstiklal Camii'dir. 91.600 metrekarelik bir alanı kaplayan ve 200.000'e kadar ibadet edene yer sağlayan cami, Endonezya'daki eko-İslam'ın önde gelen liderlerinden biri olan Prof. Nasaruddin Umar'ın liderliğinde dönüştürücü, çevreye duyarlı bir yenilemeden geçti.
Bu dikkat çekici girişim, karbon emisyonlarında önemli bir azalmaya yol açarken, Endonezya'nın ünlü camisi, Dünya Bankası üyesi bir kuruluş tarafından verilen 2022 EDGE Nihai Sertifikası'na layık görülen dünyanın ilk ibadethanesi oldu.
Güneş panelleri, güneşten gelen temiz enerjiyi kullanarak geleneksel güç kaynaklarına olan bağımlılığı azaltırken, su tasarrufu sağlayan teknolojiler de su tasarrufu çabalarını teşvik ediyor.
Abdest amaçlı yağmur suyu hasadı uygulaması, suyun verimli yönetimine olan bağlılığın göstergesidir.
Camilerde bulunan uyarı levhaları, namaz öncesi abdest almanın zorunlu bir parçası olan suyu tasarruflu kullanma konusunda uyarıda bulunarak, tasarruf bilincinin arttığını vurguluyor.
Bu girişimler sonucunda caminin elektrik faturaları yüzde 25 oranında azaldı. Bu da çevre dostu uygulamalara öncelik vermenin somut faydalarını ortaya koyuyor.
Nurlita, “İslami öğretilerin çevre bilinciyle harmanlanması,” diyor, “dini görevimizin ayrılmaz bir parçası olarak çevreyi koruma ve yaşatma yönündeki özverili çabayı yansıtıyor.”
Öte yandan Yeşil Sukuk, iklim değişikliğinin azaltılması ve biyolojik çeşitliliğin korunmasını amaçlayan yeşil projelerin finansmanına yönelik, yenilikçi bir Şeriat temelli finansal araçtır.
Bu tür önlemler yalnızca sorumlu kaynak yönetimini teşvik etmekle kalmıyor, aynı zamanda gelecek nesiller için doğal kaynakları korumaya yönelik kolektif bir çabayı da temsil ediyor.
Genç bir iklim kampanya yöneticisi olan Aldy Permana, Endonezyalıların iklim değişikliğiyle ilgili mesajları iletme konusunda dini liderlere daha fazla güvendiğini ortaya koyan araştırmalara işaret ederek, Endonezya'nın din ve iklim konuları arasındaki ilişki açısından Küresel Kuzey'den farklı olduğunu söylüyor.
İklim krizine karşı kırılganlık
Endonezya, sel ve kuraklık gibi çeşitli zorlukların yanı sıra yükselen deniz seviyeleri, değişen yağış düzenleri ve artan sıcaklıklar gibi uzun vadeli değişimlerle karşı karşıya kalarak iklim değişikliğinin etkilerine karşı oldukça hassastır.
Ülke özellikle yağmurlu mevsimde heyelan ve sellere karşı hassastır. 12 Mayıs'ta, Endonezya'nın batısındaki Sumatra Adası'nda saatlerce süren şiddetli yağmurun tetiklediği ani sellerin ardından en az 37 kişi hayatını kaybetti.
Endonezya'nın Batı Sumatra eyaletinde meydana gelen sel ve heyelanlarda en az 37 kişi hayatını kaybederken, kayıp 17 kişiyi arama çalışmaları sürüyor resim.twitter.com/uwxVL4ZY9p
— TRT World Now (@TRTWorldNow) 13 Mayıs 2024
Bu trajik olay, Mart ayının başlarında Batı Sumatra'yı vuran ölümcül sel ve toprak kaymalarının yol açtığı bir başka yıkıcı felaketin ardından yaşandı.
Endonezya'da şiddetli yağışların evleri sürüklediği, yolların çamurlu nehirlere dönüştüğü, çok sayıda insanın hayatını kaybettiği olaylar, aşırı hava olaylarının korkunç sonuçlarını bir kez daha gözler önüne serdi.
Coğrafi ve topografik özellikler, ormansızlaşma, kömür ihracatı ve nikel üretimi gibi son dönemdeki endüstriyel faaliyetlerle bir araya geldiğinde, ülkenin iklim krizine karşı kırılganlığı daha da arttı.
Global Forest Watch'a göre Endonezya, 2001 ile 2023 yılları arasında 30,8 milyon hektarlık önemli bir ağaç örtüsü kaybı yaşadı. Bu, 2000 yılından bu yana %19'luk bir azalmayı temsil ediyor. Endişe verici bir şekilde, bu ağaç örtüsü kaybının %85'i, temel itici güçlerin kentleşmeden kaynaklanan ormansızlaşmayla ilişkili olduğu bölgelerde meydana geldi.
Yükleniyor…
Endonezya toplumunda bireysel eğilimlerden ziyade toplumsal değerler ve sosyal normların ön planda olduğunu belirten Aldy, kolektif refaha katkıda bulunmanın önemini vurguladı.
Endonezyalıların yüzde 92'sinin Allah'ın yarattıklarının iyi birer koruyucusu olmaları gerektiğine inandığını gösteren anket sonuçlarına atıfta bulunan Aldy, inananların İslami değerlere göre çevreye özen göstererek iyi bir şey yaptıklarına inandıklarını söyledi.
Yorumlar kapalı.