Filistin yanlısı öğrenci hareketinin ABD kampüslerinde başlattığı Gazze dayanışma kampları dünyayı sarsıyor. Cesur öğrenci aktivistler, üniversitelerinin ve hükümetlerinin bu korkunç soykırımda suç ortaklığını öne sürerek İsrail'in Gazze'deki saldırısını protesto ediyorlar.
Öğrenciler, eğitim kurumlarının İsrail'in Filistin topraklarını işgalinden kâr sağlayan veya bu işgali destekleyen şirket ve kurumlardan derhal çekilmesini talep ediyor.
Dahası, Batılı hükümetlere, özellikle de ABD'ye, apartheid rejimine verdikleri siyasi ve askeri desteği durdurmaları konusunda baskı yapıyorlar. Ancak bu barışçıl protestolar üniversite yönetimleri ve hükümet yetkililerinden ciddi tepkiyle karşılaştı.
Öğrenci eylemciliğine sert tepki
Bir zamanlar ifade özgürlüğünün savunucusu olan üniversite yönetimleri, bu protestolara orantısız polis şiddetiyle ve uzaklaştırma ve okuldan atılma gibi giderek artan disiplin cezası tehditleriyle karşılık verdi.
Aralarında öğrenciler ve öğretim üyelerinin de bulunduğu 3.000'den fazla protestocu barışçıl protestolara katıldıkları için tutuklandı. Uluslararası öğrenciler vizelerinin askıya alınması veya iptal edilmesiyle karşı karşıya kaldı.
Protestocular, resimleri ve kişisel bilgileri utanmadan kamuya yayınlanarak haksız yere antisemitik olarak etiketlendi, ifşa edildi ve sansürlendi.
Pek çok popülist politikacı, Filistin yanlısı öğrenci hareketini marjinalleştirmek amacıyla bu karalama kampanyasına katıldı. Senatörler üniversite rektörlerine bu protestolara yönelik baskıları yoğunlaştırmaları yönünde baskı yaptı.
Bu arada İsrail'in Gazze'deki soykırımını kınayan Filistin yanlısı öğrenciler hem polisin hem de karşı protestocuların şiddetiyle karşı karşıya kalırken, Meclis İsrail'e yönelik her türlü eleştiriyi suç saymak amacıyla antisemitizm tanımını genişletmeye çalıştı; bu da istemeden de olsa antisemitizmi besliyor.
Filistin yanlısı öğrenci protestoculara yönelik distopik bir filmi anımsatan tüm bu eylemler, ifade ve toplanma özgürlüğünün temel değer ve ilkeleriyle tamamen çelişiyor. Bu haklar ABD üniversiteleri için temel niteliktedir ve ABD Anayasasının Birinci Değişikliği kapsamında korunmaktadır.
Chicago Üniversitesi'nde Gazze dayanışması
Filistin yanlısı öğrenci hareketinin Chicago Üniversitesi'nde kurduğu Gazze dayanışma kampı, adalet ve soykırımın sona ermesi için yürütülen bu kampanyanın önemli bir kalesiydi.
Yağmurlu hava koşullarına rağmen protestolar hızla genişleyerek yüzlerce öğrencinin katıldığı büyük bir kamp alanına dönüştü. Kamp yalnızca barışçıl protestoların yapıldığı bir yer değil, aynı zamanda öğrenme ve deneyimlerin paylaşıldığı bir yerdi.
Öğrenciler yerleşimci sömürgeciliği, yerinden edilme, apartheid ve soykırım üzerine okuma grupları oluşturdular, Filistin halk şarkılarını söyleyip dinlediler, şiirler okudular ve gelecekteki eylemler için tartışmalar, kültürel alışverişler ve stratejik planlama toplantıları düzenlediler.
UChicago kampı anında canlı bir topluluğa dönüştü ve yüzlerce öğrencinin ikinci evi haline geldi. Kamptaki topluluk ruhu, katılımcıların gönüllü olarak evlerinden yiyecek getirip ücretsiz olarak paylaşmalarıyla açıkça ortaya çıktı.
Müslüman öğrenciler namazlarını kılarken, Yahudi ve diğer gayrimüslim öğrenciler Müslüman öğrencilerin karşı protestocular tarafından fotoğraflarının çekilmesinden, hedef alınmasından ve taciz edilmesinden korunmak için kefiyeler ve Filistin bayrakları kullandılar.
Birbiriyle ilk kez tanışan yüzlerce öğrenci olarak kamp boyunca belki birbirimizin maskeli yüzünü göremedik ama aile bireyleri olarak birbirimize değer verdik.
Depremin vurduğu Hatay'da gece yarısı üzerimi battaniyelerle örten Suriyeli mülteci çocuklarla dondurucu soğukta dışarıda uyuduğumda hissettiğim insanlık duygusunu bu kampta da yaşadım.
Bu temelde insanlıkla ilgili, başka bir şey değil. Soykırıma ve etnik temizliğe karşı birleşen, farklı kökenden gelen öğrenciler arasındaki dayanışma, Filistin davasının yalnızca Filistinlilerin veya Müslümanların meselesi olmadığını, aynı zamanda bir insanlık meselesi olduğunu bir kez daha teyit ediyor.
Gazze insanlığın ahlaki pusulası olmuştur. Sonuç olarak İsrail'in eylemleri sadece Filistinli Müslümanların değil, tüm insanlığın ve evrensel ahlaki değerlerin belası haline geldi.
Gazze ahlaki bir davadır, siyasi ya da dini değil
Filistin davası sadece siyaset ya da din meselesi değil, insanlık ve ahlak meselesidir.
UChicago kampında farklı dünya görüşüne sahip, siyasi, dini ve ideolojik bakış açılarına sahip insanlar bir araya geldi. Bu kamptaki öğrenciler olarak bölünmek için birçok nedenimiz vardı ama asil bir amaç etrafında birleşmeyi seçtik.
Bu kozmopolit grupları insanlıktan, vicdandan ve evrensel ahlak ilkelerinden başka hiçbir şey bir araya getiremez. Rachel Corrie'yi 2003 yılında Refah'a getiren de bu ahlaki zorunluluktu; burada İsrail zırhlı buldozerinin altında ezilerek öldürülmüştü.
Ne yazık ki bugün de aynı katil güç masum insanları öldürmeye devam ediyor; ve hayır, bu hikaye 7 Ekim'de başlamadı.
Masum Gazze halkının acısını hissedebilmek için insan olabilmek yeterli. O gençlerin, arkadaşlarımın hepsinin yürekleri çok güzeldi. Onların Gazze'ye yönelik ahlaki duruşları bana bir umut ışığı oldu ve zulme karşı durmaya gönüllü olanların yüreklerinde insanlığın hâlâ yeşerdiğini hatırlattı.
Şafak öncesi bir baskın sırasında UChicago polisi, siyasi konularda kurumsal tarafsızlığı öne sürerek taleplerimizi reddettikten sonra Gazze dayanışma kampımızı dağıttı.
UChicago yönetiminin bu prensibin uygulanmasında çifte standartı açıkça yansıtan tüm çelişkili eylemlerini ve politikalarını tek tek saymayacağım.
Ancak şunu belirtmeliyim ki, İsrail'in Gazze'deki soykırımı bir siyaset meselesi değil, bir ahlak meselesi ve genel insani ahlak meselesidir.
Her zamankinden daha güçlü
UChicago'daki Filistin yanlısı öğrenci hareketi her zamankinden daha güçlü ve daha dirençli. Burada kararlılıkla tarihin doğru tarafında kalacağız.
Tarihin doğru tarafındayız çünkü ahlaki ilkelere dayanan asil bir davamız var; protestocu arkadaşım Christopher'ın söylediği gibi, uğruna kariyerimizi ve geleceğimizi feda etmeye hazır olduğumuz ilkeler.
UChicago'daki ve dünyanın dört bir yanındaki protestocu öğrenci arkadaşlarıma sesleniyorum, biz tarihin doğru tarafında duruyoruz çünkü özgürlük için ve soykırıma karşı savaşıyoruz.
Tarihin doğru tarafındayız çünkü altı yaşındaki Hind gibi masum çocuklar için savaşıyoruz, soykırımcı kana susamışlığın yönlendirdiği bir rejim için değil.
Şimdi havanın karanlık göründüğünü biliyorum, ama her zaman şafaktan önce en karanlık olur.
Er ya da geç direniş, adalet ve özgürlük galip gelecektir; işgal, baskı ve soykırım başarısızlığa mahkumdur. Acı dinene ve barışın melodisi tatlılaşana kadar burada tarihin doğru tarafında duracağız.
Yorumlar kapalı.