Esad'ın YPG'ye verdiği tavizler terör örgütüne Suriye'de nasıl 'meşruiyet' kazandırdı?

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ortadoğu'nun düzen ve istikrarını bozan terör örgütlerinden biri olarak kabul edilen YPG, Suriye'nin güvenliğini ve toprak bütünlüğünü önemli ölçüde tehlikeye sokmanın yanı sıra, son birkaç on yıldır Türkiye'nin karşı karşıya olduğu en büyük güvenlik tehditlerinden biri olmuştur.

Başta ABD olmak üzere bazı Batılı ülkeler tarafından desteklenen YPG'nin tehdidi Suriye'nin ötesine uzanıyor ve Türkiye'nin güney kanadındaki güvenliği açısından ciddi bir risk oluşturuyor.

Nitekim Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da geçtiğimiz günlerde İzmir'de yaptığı resmi bir konuşmada YPG'nin Türkiye'nin güneyindeki faaliyetlerine ilişkin endişelerini net bir dille dile getirmişti.

“Meselenin DEAŞ'la mücadeleyi aştığı açıkça görülüyor; daha ziyade doğrudan ülkemizi ve bölgemizi hedef alan hain bir plan adım adım hayata geçiriliyor” dedi.

“Terör örgütünün, referandum kisvesi altında ülkemizin ve Suriye'nin toprak bütünlüğünü tehlikeye atan saldırgan eylemlerini dikkatle izliyoruz. Türkiye, güney sınırlarımıza bitişik Suriye ve Irak'ın kuzey bölgelerinde ayrılıkçı örgütün bir 'terör devleti' kurmasını kararlılıkla önleyecektir. Bir oldubitti ile karşı karşıya kaldığımızda, daha önce gerekli adımları attık ve benzer durumlar ortaya çıktığında tekrar kararlı bir şekilde hareket etmekten çekinmeyeceğiz.”

Yükleniyor…

Cumhurbaşkanının açıklamaları, Türkiye'nin YPG konusundaki kararlı duruşunu ve hassasiyetini yineleyerek, ülkenin bu örgüte taviz vermeme yönündeki sarsılmaz tutumunu bir kez daha teyit etti.

Ancak medyada yer alan çeşitli haber ve analizler, bazı Avrupa ülkelerinin Suriye rejimi lideri Beşar Esad'dan eşdeğer hassasiyet ve kararlılık göstermekten kaçınmasını talep ettiğine dair şüpheleri gün yüzüne çıkardı.

Özellikle İran medyasında Beşar Esad ile yakın müttefiki İran'ın dini lideri Ayetullah Hamaney arasındaki son görüşmeye ilişkin haberler bu şüpheleri daha da artırdı.

İran basını, Ayetullah Hamaney ile Esad arasındaki 30 Mayıs görüşmesini şu başlıkla aktardı: “Suriye direnişinin belirgin özelliği korunmalıdır.”

“Perşembe günü İslam Devrimi'nin dini lideri Ayetullah Hamaney, direnişi Suriye'nin ayırt edici özelliği olarak nitelendirdi…” ve şunu ileri sürdü: “Suriye'nin benzersiz bölgesel duruşu, hayati önem taşıyan ve sürdürülmesi gereken bu ayırt edici özelliğe dayanmaktadır.'”

Hamaney, toplantı sonrası X-post'unda bu düşüncesini yineledi.

Ancak şu soru ortaya çıkıyor: Hamaney neden bu noktanın altını çizme gereği duydu?

Esad'ın YPG'ye yönelik ikili politikası

Suriye iç savaşının başlangıcından bu yana Esad, YPG'ye karşı ikili bir politika izledi. Bu bağlamda Esad yönetiminin bölgesel dinamikleri göz önünde bulundurarak YPG ile koordineli hareket etmeyi tercih ettiği dönemler olurken, bazı dönemlerde de YPG'ye karşı politikalar uyguladığı dönemler oldu.

YPG ile yazılı olmayan bir anlaşmanın yönlendirdiği, iç savaş ve uluslararası faktörlerden etkilenen Esad rejimi, uzun bir süre boyunca yalnızca rejim muhalifi gruplarla mücadeleye odaklandı ve YPG'nin ayrılıkçı faaliyetlerini görmezden gelmeyi seçti.

Bu duruş, YPG'ye birçok Batılı ülkeden gelen yardımlarla desteklenerek genişleme ve kurumsallaşma fırsatı verdi.

Esad ile YPG arasındaki yazılı olmayan anlaşmanın kökenleri 2012 yılına kadar uzanıyor. Temmuz 2012'de Esad rejiminin birçok sınır yerleşiminden çekilmesinin ardından, PYD'nin silahlı kanadı olarak görev yapan YPG, ortaya çıkan boşluğu doldurmaya başladı.

Bu dönemde Afrin, Ayn el Arap ve Kamışlı'daki birçok hükümet binasının üzerine YPG bayrakları göndere çekilerek YPG'nin bu bölgeler üzerindeki kontrolünü simgeliyordu.

Ancak YPG'nin genişlemesi ve güçlenmesi sadece Türkiye'nin ulusal güvenliğine değil, aynı zamanda Suriye'nin toprak bütünlüğüne de tehdit oluşturuyordu.

Esasında, Esad'ın YPG'nin siyasi özerklik çağrılarını reddetmesine rağmen, YPG-Şam ilişkilerinde uzun süre “düşmanımın düşmanı dostumdur” ilkesi hâkim oldu.

Terör örgütü olarak tanımlanan YPG örgütü, geçtiğimiz günlerde Suriye'de işgal ettiği bölgelerde 11 Haziran'da yerel seçim olarak adlandırdığı seçimleri yapmayı planladığını açıklamıştı.

Yükleniyor…

Bu duyuru, Suriye'nin kuzeyindeki durumu bir kez daha bölgesel gündeme taşıdı ve Esad'ın bundan sonraki adımlarına ilişkin soruları gündeme getirdi.

Esad bugüne kadar sürekli olarak Suriye'nin toprak bütünlüğünü vurguladı ve YPG'nin özerklik taleplerini reddetti. Ancak bu tavrını sürdürüp sürdüremeyeceği henüz bilinmiyor.

Nitekim YPG'ye bağlı Rojava Bilgi Merkezi geçtiğimiz günlerde Suriye merkezi hükümetinin YPG kontrolündeki kuzeydoğu Suriye'deki anlaşmazlıkları askeri yollarla çözmeye niyeti olmadığını iddia etti.

Bu merkez ayrıca, Suriye merkezi hükümetinin YPG ile bir anlaşmanın yıllar yerine birkaç ay içinde mümkün olduğunu düşündüğünü ileri sürüyor.

Ayrıca YPG'nin üst düzey üyelerinden ve sözde Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi'nin dış ilişkiler dairesi eşbaşkanı Elham Ahmed, Şam ile YPG arasında devam eden görüşmeleri doğruladı ancak henüz kesin bir sonuca varılmadı. ulaşıldı.

Yükselen ittifaklar

Arap Birliği'nin 7 Mayıs 2023'te Suriye'yi tekrar gruba dahil etme kararı Şam rejimi için yeni bir sayfa açtı.

Suriye iç savaşının başlangıcında çok sayıda Arap devleti Esad'a iktidardan istifa çağrısında bulundu; ancak artık meşru bir figür olarak yeniden karşılanıyor.

İran ve Rusya'nın Şam rejiminin çöküşünü önlemede oynadığı hayati rol geniş çapta kabul ediliyor; birçok gözlemci, onların müdahalesi olmasaydı Esad'ın devrilmesinin kaçınılmaz olacağını ileri sürüyor.

Suriye'nin Arap Birliği'ne dönüşü yeni ittifakların oluşumunun habercisi olabilir. Başka bir deyişle siyasette kesin olan şey, kalıcı dostların veya düşmanların olmadığı, yalnızca kalıcı çıkarların olduğudur.

Bu arada, Batı ile iyi ilişkiler sürdüren çoğu Arap devletinin Suriye'de nüfuzunu artırma arayışı içinde olması muhtemel.

Bunu başarmanın en uygun yolu, Batı'nın müttefiki YPG'ye Suriye'de daha fazla alan tanınması olabilir.

Şam'ın son 12 yılda YPG'ye verdiği bazı tavizler bu ihtimalin devam ettiğini gösteriyor.

Örneğin Kamışlı kenti ve diğer bölgelerin herhangi bir çatışma olmadan YPG'ye devredilmesi, YPG'nin Esad güçlerinin Türkiye ile sınır bölgelerinde konuşlanmasına izin vermesi ikili işbirliğinin somut örnekleridir.

Bu örnekler daha fazla işbirliği potansiyeline işaret ediyor. Bu açıdan bakıldığında Hamaney'in Esad'a tavsiyesinin tesadüfi değil, kasıtlı bir mesaj olduğu ileri sürülebilir.

YPG'ye bağlı bazı medya kuruluşları, terör örgütü üyelerinin yakın gelecekte bazı Arap ülkelerinde diplomatik toplantılar düzenleyeceğini iddia ediyor.

Aynı zamanda bazıları Şam ile YPG arasında bir yakınlaşmanın olası olduğunu öne sürüyor.

Küresel aktörlerin Suriye'deki etkisi göz önüne alındığında, Batı'yla ittifak kuran bazı Arap ülkelerinin bu yakınlaşmayı kolaylaştırmada önemli bir rol oynayacağı ileri sürülebilir.

Esad'ın YPG'ye verdiği tavizler terör örgütüne Suriye'de nasıl 'meşruiyet' kazandırdı?

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

Yorumlar kapalı.